Gebelikte beslenmedeki temel amaç; annenin fizyolojik gereksinmeleri karşılamak, annenin besin öğesi depolarını dengede tutmak ve fetusun normal büyüme ve gelişmesini sağlamak olarak sıralanabilir. Doğacak bebeğin büyümesi ve sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel ve zihinsel yönden iyi gelişmesi annenin sağlığı ve dengeli beslenmesiyle orantılıdır ve fetus tamamen anneden alacağı besinlerle sağlıklı olacaktır. Gebelik döneminde 9- 12 kg ağırlık kazanımı normaldir, ancak gebeliğe fazla kilo ile başlandıysa 7- 8 kg ile gebeliği tamamlamak da mümkün olabilir. Eğer ikiz bebek bekliyorsa ortalama 17- 22 kg ağırlık kazanımı normaldir. Yeterli ve dengeli beslenerek, planlı hareket ederek, fiziksel aktiviteyi uygun düzeyde tutarak hem bebeğin gelişimine katkı yapılır hem de vücutta oluşacak değişimlere hazırlamış olunur.
Gebelikte beslenme genetik, sosyal, kültürel, ekonomik ve kişisel birçok faktörden etkilenir. Bu nedenle, beslenmenin gebelik sağlığı üzerindeki direkt etkilerini belirlemek oldukça güçtür. Barker tarafından 1998 yılında ortaya atılan ‘fetal orijinler hipotezi'ne göre fetal beslenmenin metabolizma üzerinde hayat boyu sürecek etkileri olduğu ve birçok kronik erişkin çağı hastalığının altta yatan temelini oluşturduğu iddia edilmiştir. Bu nedenle gebelik döneminde beslenmenin gerektiği kadar olması ve her besin grubunun dengeli olarak alınması yeterlidir. "İki canlı olma" nedeni ile aşırı besin tüketiminin, bebeğin gelişimine bir faydası yoktur.
PROTEİNLER
Gebeliğin son 6 ayında fetusun hızla büyümesine bağlı olarak proteine olan gereksinimi artar. Gebeliğin erken dönemlerinde maruz kalınan protein alım yetersizliği fetal kayıplara ve gelişim bozukluklarına neden olduğu, gebeliğin geç dönemlerinde maruz kalınan yetersiz alımın ise düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına neden olduğu belirtilmektedir . Ayrıca gebelikte anne adayının protein kısıtlamasının erkek fetusun üreme sistemi üzerine etkisi olduğu belirtilmektedir. Hayvan araştırmaları beyin gelişimi açısından kritik dönemde sınırlı protein diyetiyle beslenen annelerden doğan bebeklerin sinir hücrelerinin sayısında da önemli ölçüde azalma olduğu belirtmektedir. Gebelik öncesi protein alım yetersizliği doğum sonrası dönemde yenidoğanların gözlerinin açılmasında gecikmeye neden olmakta ve ortama adaptasyonlarında gelişimsel bozukluklar oluşturabilmektedir. Anne adayının düşük protein alımının çoklu gebeliklerde büyüme geriliğine, erişkin dönemde ise hipertansiyon, böbrek fonksiyonlarında ve bağışıklık sisteminde zayıflama gibi sağlık problemlerine neden olmaktadır. Bunların yanı sıra iskelet sistemini gelişimi üzerine de önemli etkileri olduğu yapılan çalışmalarda belirtilmektedir.
Besin gruplarından ilki büyüme ve gelişme için oldukça önem taşıyan proteinden zengin et grubudur. Bunun yanı sıra B vitaminleri demir ve çinkodan da oldukça zengin olan bu besin grubuna kümes hayvanları, balık, kırmızı et, kuru baklagil ve yumurta girmektedir. Normal ağırlıkta ve normal fiziksel faaliyete sahip bir anne adayının günlük protein gereksinimine ek olarak 10 gr protein önerilir ki bu da tüketmesi gereken et grubuna gebelik döneminde 1-2 porsiyon ek yapması anlamına gelir ve bu miktar toplam olarak günlük 3-4 köfte büyüklüğünde ete, tavuğa, yumurtaya veya peynire denk gelmektedir.
Vejetaryen olan ve protein gereksinimlerinin büyük bir kısmını bitkisel kaynaklı besinlerden sağlayan anne adaylarına öğünlerinde mutlaka kaliteli protein kaynakları bulundurmaları önerilir. Bunun için kuru baklagiller, soya fasulyesi, soya sütü, tofu gibi gıdalar alınabilir.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ
Kalsiyumdur zengindir. İskeletin oluşumunu sağlayan, kemik ve dişlerin yapısında yer alan kalsiyum, fosfor ve magnezyum gibi mineralleri içermeleri nedeniyle gebelik döneminde oldukça gereklidirler. Kalsiyum, gebeliğin 8. haftasından itibaren oluşmaya başlayan kemik ve dişlerin gelişimi için gerekli bir mineraldir. Gebeliği ilerlemesiyle fetusun kalsiyum düzeyleri annedeki düzeylerin üzerine çıkar ve bu nedenle gebelik döneminde kalsiyum gereksinimi artmaktadır. Eğer anne yeterli miktarda kalsiyum alamıyorsa, kemiklerden mobilize edilen kalsiyum fetusun ihtiyacını karşılamak üzere kullanılmakta ve bazı durumlarda gebe annede kemik erimesi belirtileri oluşmaktadır . Kalsiyum eksikliği genellikle son trimesterde erken doğum, gebeliğin hipertansif hastalığı gibi komplikasyonlara neden olabilir . Özellikle 25 yaşın altındaki gebelerde,kalsiyumun diyetle yetersiz alımının uzun vadede kemik formasyonunda bozulmalara ve buna bağlı olarak menopozdan sonra osteoporoz ve kırık risklerinin artmasına neden olduğu bildirilmiştir.
Günlük hayatta normal koşullarda kalsiyum ihtiyacımızın karşılanması için gerekli 2 su bardağı süt veya yoğurt ve ek olarak peynir tüketimimiz yeterli olurken gebelik döneminde bu miktarı yine kişisel gereksinimleri göz önünde tutarak 1 su bardağı kadar artırdığımızda günlük gereksinimiz karşılanmış olur.